Chainwind Ritual – Untitled I Albüm İncelemesi

Vakitlerden bir zaman, huzurlu ve en tembel halim ile bir Cuma gününü karşılamıştım. Haftanın yorgunluğu sonrası bir yürüyüş, kendime bir dinlence ayırabileceğim için aşırı heyecanlı şekilde hafta sonunu bir halk selamı gibi selamladım. Tüm hafta hababam toplantılarla geçmiş; dinlenecek güzel müzikleri “Hiç kafam kaldırmıyor şu an!!!” diye diye hafta sonuna itelemiştim. Bir Cuma akşamı yürüyüşünde tanıştım Chainwind Ritual ile.

Albüm, A Bullet for Gray Sky ile ön demleme sürecini başlatıyor. Geriye dönük baktığımda, birazdan neler olacağına dair, koyu ve yoğun bir albümün net bir özetini yapıyor diyebilirim.

Grubun asıl yüzünü, III ile görmeye başlıyoruz diyebilirim. O ne istediğini bilen davul vurgularının ardında, Sludge Metal’in yassı ama tok riffleri patladı kulağımda. Çok oyuncaklı ve melodi hedefi olmayan müziklerin tokluğunu çok severim. O tuned-down gitarlar, lezzetli riffi kulağıma çalındıktan sonra, şarkı vokaller ve solo ile çok boyutlu bir hale geldi. Artık sadece tok değil, solosu ile tekinsiz ve Alice in Chains kıvamında esrarlı olmayı başarmış. Tenhada dinleseniz korkabilirsiniz, o derece bir gerginlik mevcut. Vokal ise, albümün genelinde müziğe çok güzel yedirilmiş bir yapıya sahip. Tek başına sanki bir hissin dile gelişi desem yeterli olmaz. Bununla beraber, hatta daha çok, farklı bir enstrüman gibi. Çamur dolu bir tünelin en alt katlarından çıkan, son nefesin bağırtıları gibi, güçlü ama yorgun.

İkinci ve üçüncü şarkıya geçtiğimde (Buzz & Chainwind Ritual), artık güneşin battığını ve bütünüyle karanlıkta olmanın rahatlığı ile daha fazla koyuluğu içime içime selamladığımı hatırlıyorum. İki şarkı da bu anlamda, bana double-shot espresso kıvamında acı ama tatması çok keyifli melodilerle dolu şarkılar oldu. Özellikle sona doğru nereye varacağından emin olamadığım ve tam bir kaosa sürüklenen yapıları ile aştılar. Hele o Buzz yok mu… beni Stoner breakdown’ına kendi eliyle teslim etti vicdansızın tohumu, neye uğradığımı şaşırdım!

Albümün diğer şarkılarını da beğendim. Tutarlı bir tonu sürdürmeleri çok hoşuma gitti. Ayrıca, şarkı içerisinde atmosfere katkı sağlamak amacıyla yer verilen bazı monologlar var. Bunların varlığına bayılıyorum. İyi kullanıldığında şarkıları çok iyi süslediğini düşünüyorum. Bu grup da bunu becerenlerden.

Her ne kadar bu bir tercih olsa da belirtmeden geçemeyeceğim tat ekşiten bir husus var: Kayıtlarda enstrümanlar yer yer birbirine giriyor. Bas gitarı duyamadığım, gitar solosunun arkada kaldığı, gitar rifflerinin davulları tekmelediği, davulların da tizleri ile gitarı süpürdüğü bazı anlar mevcut. Bunlar kristal berraklığında bir albüm dinleme deneyimini baltalayan unsurlar diye düşünüyorum.

Albümde yukarıdaki karmaşa ile yoğurulsa da beni yormayan bir şarkıdan bahsetmek istiyorum:
Red Wave, çok hızlı ve güçlü başlayan, ortalarda biraz boğulan ama ikinci yarıda radyo efekti ile asıl kimliğini bulan, huzursuzluk yaratan bir şarkı. 2:55’ten itibaren şarkı, bizden gizlediği yanını gösteriyor. O riffin bir yerine china cymbalı sıkıştıramaz mıydınız be abicim diye içim içimi yedi, burada kendimizden geçseydik kötü mü olurdu… Bu haliyle de şarkının ikinci yarısında epic bir bölüm dinlediğimden, bu şarkıyı ayrıca belirtmek istedim.

Blank Eyes, her anı ile rahatsızlık, ritmik takıntılar ile dolu bir şarkı olmuş. Asla kafa ütülemediği gibi, bazı yerlerde o tansiyonu aktarmayı başarması ile benim gönlümü kazandı. Sürekli tatatata davullar ile ilerleyerek yormaktansa, bazı yerlerde relief-tension dengesini kurarak tatlı bir noktada kalmış. Önce agresif riffleri, çözülmeden hemen önce paganistik çığlıklar ve çözüldükten sonra da Stoner yapısı ile ağır riffler devralmış. Bu Stoner riffleri de gotik kilise tınılarını andıran vokaller ile desteklemişler. Bu anlamda bu tezatlığı beğendim, özgün bir his yaşattı bana. Her güzel şey bir yerde biter mi? 4:30’dan sonra uzunca bir süre yukarıda bahsettiğim ritmik bir ısrarlılık ile devam ediyor. Bunu dinleyicinin ritmik alışkanlığına, dinleyişine ve sabrına karşı bir savaş olarak düşünüyorum. Çünkü, önceki kısımdaki kıvamı kaybetmekle kalmayıp yormakla tehdit ediyor diyebilirim. Bu ısrarlılığın ardından gelen doom/black metal riffleri ile şarkının atmosferi, sönerek sona eriyor.

Into the Trees, bu albümün balladı taklidi yapan ama hayvan evladı gibi olan bir şarkı çıktı desem! Albümün en iyi şarkısı olmuş. Şarkının davulları tek kelimeyle enfes. Verse kısmından, breakdown’ına kadar her noktada melodik dokunuşların, bassline’ların en temiz ve karakteristik özelliklere sahip olduğu şarkı diyebilirim. Vokallerin hafif geride kalması ise hiç sırıtmamış. Bu albümü taşıyan şarkılardan biri diyebilirim. Konserde canlı dinlemek için can atıyorum…

Faustian Bargain, en az dinlenen şarkı olmuş. Bu gruplarda kolay kolay uzun eser çıkmaz ve 23 dakikalık bir eser gördünüz mü kesinlikle ağzının tadını bilenlerin yanaşacağını bilirsiniz. Bu şarkıyı büyük bir heves ile açtım; ancak dürüst olmak gerekirse stüdyoda improvize bir şekilde “takılmaktan” daha derine vardığından emin değilim. İki kez şans verip sevmeye uğraştım, ancak benim 20şer dakikalık progresif müzik sevdamı tatmin edecek bir eser değildi.

Bu albüm, benim ara ara açmak isteyeceğim 3-4 şarkısı ve akılda kalıcı yer edinen 1-2 şarkısı bulunan bir albüm oldu. Kendine özgün çok güzel rifflere, tınılara, dokulara sahip. Arada şarkılarda yer verilen tutarsız kararsızlığı ve anlamsızlığı giderebildikleri noktada bence çok daha iyi bir hale gelebilirler. Çünkü bu tarz janrlarda iki konu çok ince ipten geçmektedir ve iyi ayarlanmadığında değeri kararabilir: tutarlı tutarsızlık, anlamlı anlamsızlık.

Albüm kapak tasarımı Ozan Güner‘den.

Enes Ekinci

Albüm Puanı: 7.2/10

Paylaş
Congulus – Göçebe Albüm İncelemesi

Congulus – Göçebe Albüm İncelemesi

Congulus – Göçebe Albüm İncelemesi…

16 Şubat 2024 Konseri Öncesi Septicflesh Röportajı!

16 Şubat 2024 Konseri Öncesi Septicflesh Röportajı!

Black Label Events ve Vera Müzik ortaklığında 16 Şubat 2024’de If Beşiktaş’ta gerçekleşecek olan Septicflesh konseri öncesi Maglibertine adına Enes Ekinci Septicflesh ile röportaj yaptı!

Maglibertine Presents: Kaptan Kadavra, Scenes We Have Missed ve Glabrezu

Maglibertine Presents: Kaptan Kadavra, Scenes We Have Missed ve Glabrezu

2023’ün son konserini 24 Aralık 2023 Pazar akşamı Kaptan Kadavra, Scenes We Have Missed ve Glabrezu ile birlikte Blind’da gerçekleştirdik!

Maglibertine Presents: Kaptan Kadavra, Helak, Exnun ve Baba Sad

Maglibertine Presents: Kaptan Kadavra, Helak, Exnun ve Baba Sad

7 Mayıs 2023’de Dorock XL Kadıköy’de Kaptan Kadavra, Helak, Exnun ve Baba Sad ile akıllara kazınan bir gece geçirdik!

Kaptan Kadavra – Mental Yara Albüm İncelemesi

Kaptan Kadavra – Mental Yara Albüm İncelemesi

Kaptan Kadavra – Mental Yara Albüm İncelemesi…

Maglibertine Presents: Kaptan Kadavra, Glabrezu ve Yavaş Çita

Maglibertine Presents: Kaptan Kadavra, Glabrezu ve Yavaş Çita

30 Aralık 2022’de 2022’ye muhteşem bir konser ile veda ettik! 2022’nin son Maglibertine konserinde Kaptan Kadavra, Glabrezu ve Yavaş Çita bize unutulmayacak bir gece yarattı.